— Şadi Ozansü
Ortada yıllardır kanayan bir yara olarak Kürt meselesi var. Kimse, “bu Kürt meselesi değil PKK meselesidir” demesin. Bu durum, devletin yıllardır izlediği politikalar yüzünden bu noktaya geldi. Evet, Tayyip Erdoğan’ın son aylarda bilinçli olarak tırmandırdığı operasyonlarla güvenlik kuvvetleri 400 kadar kayıp vermiş, bu doğru. Ama savaşılan cenahtan da 4 binin üzerinde ölü var. Bunların hepsinin PKK’lı olması mümkün mü? PKK’nın zaten toplam militan sayısı bu kadar. Öyle olsaydı PKK bitmiş olurdu. O halde sorun nedir? Öldürülenlerin çoğunluğu PKK’lı olmadığına göre söz konusu olan PKK ile kaynaşmış bir halk. Ölen onlar. Dolayısıyla sen bir halkla savaş halindesin, Kürt halkıyla! Senin Meclis’ten atmak istediğin milletvekillerini milyonlarca oyuyla oraya göndermiş bir halk bu.
MHP’yi anladık da CHP ne yapıyor?
Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda Bahçeli’nin tavrını anlamak mümkün. “Yanlış yola sapmış” olan Kürt halkına düşmanlık onun varlık sebebi. Vakti zamanında onun başbuğu Türkeş de Diyarbakır’a gidemiyordu ve o da aynen şimdi Bahçeli’nin yaptığı gibi Kürt halkına kin tutuyordu. Ama Kılıçdaroğlu’na ne oluyor? Sen 12 Eylül 1980 öncesinde Diyarbakır’da en yüksek oyu almış partinin Genel Başkanısın. Niye Bahçeli ile aynı çizgiye düşüyorsun? Üstelik parlamento grubundaki milletvekillerinin ezici çoğunluğu milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı çıkarken bunu niye yapıyorsun? Sana bu aklı kim veriyor? Belli ki Tayyip Erdoğan’ın daha ilk turda cumhurbaşkanı seçilmesine imkân sağlayan Ekmeleddin İhsanoğlu tercihini sana yaptırtanlar. Belli ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na AKP’nin adayı Kadir Topbaş’ı “Kadir abi” diye selamlayan Mustafa Sarıgül’ü aday göstertenler. Belli ki Beşiktaş dahil İstanbul’un birçok ilçesini sözde CHP’li özde AKP’li Belediye Başkanlarına teslim ettirenler.
Kılıçdaroğlu, ne kendini kandır ne de seçmenlerini!
Kürt düşmanı ırkçı yaklaşımı yüzünden Devlet Bahçeli’nin düştüğü hâle bak! Tayyip Erdoğan ne isterse onu yapıyor. Onu burnundan yakalamış kıpırdamasına fırsat vermiyor. Şimdi aynı durum senin başına geliyor. Gene Kürt meselesi yüzünden aynı Erdoğan gibi Anayasa suçu işlemeye başlıyorsun. Geniş kitle Kürtlere karşı diye sen de Erdoğan’ın dümen suyuna giriyorsun. Milletvekili dokunulmazlıkları meselesinde, “tamam anayasaya aykırı da olsa hepsini kaldıralım, gerekirse bizi de hapse atsınlar” diyorsun. Komik oluyorsun. Gayet iyi biliyorsun ki, dokunulmazlıklar kaldırıldığında bu bağımlılaştırılmış yargı sistemiyle cezaevinin yolunu tutacak olanlar sen değil, HDP’li milletvekilleri olacak. Sıra sana geldiğinde zaten alaturka faşizmin, karşısındakileri cezaevlerine değil başka yerlere gönderdiği görülecek. CHP seçmenini kandırma! Kendini de kandırma! HDP’li milletvekilleri meclisten atıldığında zaten meclis son bulacak. Ama zaten Erdoğan’ın da istediği bu değil mi? O artık kendi partisini bile ortadan kaldırmanın derdinde. Başkanlık da başkanlık. Varsa yoksa başkanlık! Tek yol totaliter despotizm, Türkçesi alaturka faşizm…
“Benim Milletim bunları Meclis’te istemiyor” edebiyatı
Erdoğan, “Benim milletim HDP’li milletvekillerini mecliste istemiyor” diyor. “Benim milletim” dediği kim biliyor musunuz? Konya’daki milli maçta Ankara Gar’ında katledilen 100’ün üstünde HDP’li, CHP’li ve sosyalist için yapılan saygı duruşunu yuhalayan “millet”! 100’den fazla Kürdün, Alevinin ve solcunun katline sevinen “millet”. Bunun nasıl bir bölücülük olduğunu görmüyor musunuz? İşte alaturka faşizm bu zihniyettir. Bu zihniyeti yıkmak da hepimizin boynunun borcudur.
Sayın Kılıçdaroğlu,
Bu zihniyeti yıkmak, tarihin çöp sepetine göndermek Ankara Garı’nda katledilenlerin birlikteliği, dayanışması ve sokaktaki eylemiyle mümkündür. Erdoğan’la Hacivat/Karagöz oynayarak değil. “Referanduma giderse kaybederiz” anlayışıyla hiç değil! Ankara Garı’nda katledilenlerin arkasında sıralanmış olan güçler bir referandum sonucuyla cumhuriyeti, laikliği ve demokrasiyi Konya Stadyumunda hırlayanlara terk etmeyecek kadar cesurdurlar. Hiç merak etmeyin.