— François Forgue
[Not: Aşağıdaki makale Fransa Bağımsız Demokratik İşçi Partisi’nin (POID) haftalık dergisi Tribune des Travailleurs (İşçilerin Kürsüsü) 93. sayısından alınmıştır.]
İngiltere’deki seçimler söz konusu olduğunda her şey önceden ayarlanmıştı. Theresa May liderliğindeki Muhafazakar Parti’nin galip gelmesi gerekiyordu. Avrupa Birliği deli gömleğine bir son verme arzusundaki kendi üyeleri ve seçmenlerinin iradesini savunmayı reddetmiş olmasından dolayı kendi kafa karışıklıklarının kurbanı olan İşçi Partisi’nin ise, bu seçimde bozguna uğraması bekleniyordu.
Bundan bir yıl öncesinde 23 Haziran 2016 Avrupa Birliği referandumu için yapılan tahminler de böyleydi: İngiliz seçmenlerin Muhafazakar Parti, işçi sendikaları konfederasyonu TUC, İşçi Partisi – Tony Blair’in destekçilerinden Jeremy Corbyn’e – ve yine Başkan Obama ve birçok diğerleri tarafından yapılan Avrupa Birliği’nde kalmak için oy kullanmaları yönündeki ısrarlarına direnecekleri tahmin edilmiyordu. Sonuçları biliyoruz: İşçi sınıfının oyu, özellikle de sanayi bölgelerinde “ayrılma” kararının zaferi yönünde oldu ve hâlâ çözülmemiş olan bir siyasi krizi başlattı.
Kısa süre önce gerçekleşen erken parlamento seçimlerinde de bunun aynısı yaşandı. Muhafazakar Parti’nin 13 sandalye kaybedip parlamentodaki sandalye sayısının 318’e düşmesiyle kalmadı, İşçi Partisi de bir önceki seçime kıyasla 32 yeni sandalye kazandı – ve Therasa May artık parlamentoda üye çoğunluğuna sahip değil.
İngiliz patronlarını ve Muhafazakar Parti’yi yenilgiye uğratan yine işçiler oldu. Gençlerle birlikte kitlesel olarak harekete geçerek Therasa May ve hükümetine bozgun yaşattılar. Avrupa Birliği üyeliğinin bedeli olarak yıllardır uygulanmış olan ve gitgide vahimleşen yıkıcı kemer sıkma politikalarının devamına karşı seslerini yükselttiler.
Therasa May ve onun hükümetine “İngiltere’nin AB’den çıkış” müzakerelerinde tam yetki vermiş olsalar, bu hükümet gidip AB sözleşmelerindeki emek karşıtı yükümlülüklerin hepsini devam ettirecekti; buna karşı çıktılar. Bunu İşçi Partisi’ne oy vererek yaptılar, çünkü İşçi Partisi’nin seçim beyannamesindeki kimi talepler İngiliz işçi sınıfının temel özlemlerini yansıtıyordu – bunlar 2016 Haziran’ında çıkarılan tüm engellere rağmen işçilerin AB’den çıkma yönünde kullanmış oldukları oyun da kalbinde yer alan taleplerdi.
İşçi Partisi seçim beyannamesi demiryollarının yeniden millileştirilmesi çağrısını içeriyordu – bu Avrupa Birliği çerçevesinde ileri bile sürülemeyecek bir talepti. Yine seçim beyannamesi yeni kaynaklar aktararak Ulusal Sağlık Hizmetini (NHS) kurtarma çağrısı yapıyordu. Asgari saat ücretini 9 dolardan 12,5 dolara çıkarma çağrısı yapıyor ve “sıfır saatlik” sözleşmelere karşı çıkıyordu. Bunların tümü Avrupa Birliği’nin “bütçe dengesi” dayatmaları ile çelişen önlemlerdir.
İngiliz işçiler Muhafazakar hükümeti yenilgiye uğrattılar. Kendi örgütlerinin –yani TUC üyesi sendikalarının ve işçi sınıfının siyasi temsilcisi olarak ortaya çıkmış olan İşçi Partisi’nin – Avrupa Birliği kurumlarının ve finans sermayenin destekçileri olmak zorunda olmadığını gösterdiler. Aksine bunlar işçi sınıfının talepleri ve kurtuluşu için mücadelesinin aygıtlarıdır ve böyle kalmalıdırlar.
İngiliz işçileri, İngiliz kapitalistlerine yenilgiyi tattırdı ve tüm Avrupa çapında işçilerin mücadelesinin güçlenmesine katkı yaptılar.
İşçi Partisi’nin Avrupa Birliği’nden olduğu kadar NATO’dan ve savaş taahhütlerinden de etkin bir şekilde kendisini ayırarak 23 Haziran’da vermiş oldukları “Brexit” oyunun toplumsal içerini yerine getirecek politikalar izlemesi gerektiği konusundaki kararlılıklarını güçlü bir şekilde gösterdiler.
* * * * * * *
İngiltere işçi hareketindeki tepkiler
[Not: Aşağıdakiler İşçi Partisi üyesi bir sendika aktivisti olan, Kasım 2016’da yapılmış olan Mumbay Konferansı’nın da katılımcılarından olan John Sweeney’in bir mektubundan alınmıştır.]
Jeremy Corbyn’nin işlemiş olmakla suçlandığı “suç” sadece zenginlerlin ve güçlülerin dayattıkları politikalara bir alternatifin olabileceğini dile getirmiş olmasıdır. Bu yüzden bugün hâkim sınıfların medyası Corbyn’ye yönelik intikam ateşiyle yanıp tutuşuyor.
Tüm yapmamız gereken iki seçim beyannamesini karşılaştırmak. İşçi Partisi’nin kampanyası büyük bir heyecan yarattı. Umut vaat etti. Sosyal güvenlik sistemlerinin özellikle de Ulusal Sağlık Servisi’nin savunulması çağrısını yaptı. Bu arada Muhafazakarlar sadece yedi yıllık bütçe kesintilerinin ve çekilen ıstırabın devamını öneriyordu. Sağlık sistemi ise bir sonraki hedefleri olacaktı.
Erken genel seçimlerin ilanının sonrasında iki milyon vatandaş oy kullanmak için kayıt yaptırdı. Bu yeni seçmen kayıtlarının büyük çoğunluğu gençler ve İşçi Partisi destekçileriydi. Theresa May’in onlara sunabileceği hiçbir şey yoktu. Corbyn onlara umut verdi. Bu seçim bir harekete geçme çağrısı oldu; “Yeni İşçi Partisi” adı verilen şeyin bitişine işaret etti. Zaten İşçi Partisi’nde bu partiyi “modernleştirenler” sadece Margaret Thatcher günlerine özlem duyanlardı…
Bir alternatifi inşa etmek uzun sürecek çünkü hiçbir alternatifin olmadığı fikri çok derinlere işlendi. Militan taban Tony Blair ve Gordon Brown modelinden net bir kopuşu istiyor. Ama dikkatli olmalıyız. 8 Haziran’da işçiler bir elleri bağlı olarak mücadele yürüttüler; çünkü partiye Blair destekçileri egemen olduğu sürece İşçi Partisi’nin seçim beyannamesine sadık kalabileceğine inanmıyorlardı.
Kasım ayında yeni seçim olması oldukça olası. Bizler bu kampanyanın İngiltere’de radikal bir dönüşüm programı temelinde yürütülmesini sağlayacak bir rol oynamalıyız. Yaşanmış olan sadece “Corbyn’nin İşçi Partisi Solu”nun zaferi değil; bu işçi sınıfının sola doğru derinden gelen bir hareketlenmesinin de ifadesi. Bunu yakalamak bize düşüyor.
* * * * * * *
TUC Konfederasyonu açıklamasından bölümler
“Bu seçim ekmek davası ile ilgili konularla – sıradan işçiler için değişmesi gereken şeylerle ilgiliydi. Buna da şaşmamak gerek: şu andaki eğilimler devam ederse beş yıl içerisinde 3,5 milyon kişi güvencesiz işlerde çalışıyor olacak – ve ortalama ücret hala 2008’deki seviyenin 1.200 Sterlin altında.”
“Yeni hükümet çalışanlar için yeni bir anlaşma ortaya koymalı. Kampanyadaki halkçı politikaları uygulamaya geçirmeliler – sıfır saatlik sözleşmeleri yasaklamak, asgari ücreti yukarı çekmek ve hemşireler, ebeler ve tüm kamu görevlileri için çoktandır yapılması gereken ücret artışını gerçekleştirmek gibi.”