Kürt halkı toplam 40 milyonluk bir nüfusa sahip olan ve tarihte 1946 yılında bir yıldan az bir süre İran Kürdistan’ında yaşayabilmiş bir devlete (Mahabad Cumhuriyeti) ancak bir kez sahip olabilmiş bir halk. Dünyada ve Ortadoğu’da çok daha küçük nüfuslu halklar (İsrail, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün gibi) kendi yapay devletlerine sahipken Kürt halkının kendi devletine sahip olamamış olması, onu sürekli olarak ezilen bir halk statüsünde tutmuştur. Dolayısıyla 1. Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalizm tarafından parçalanmış olan Kürdistan’ın bütün parçalarındaki Kürtlerin bağımsız devlet özlemi hiçbir vicdan sahibi insanın reddedemeyeceği bir gerçekliktir.
Başta ABD olmak üzere emperyalizmin bölgesel çıkarları açısından baktığımızda, Kürt halkının bu özleminin emperyalizm tarafından kullanılmak istenmesi fazlasıyla mümkündür. Şu an Barzani bölgesinde yapılan referandumun İsrail tarafından doğrudan, ABD tarafından “karşıyım ama yan cebime koy” misali dolaylı olarak destekleniyor olması bunun açık kanıtıdır. İsrail’in derdi Kürt halkını Araplara ve özellikle İran’a karşı kullanmak istemesidir, yoksa Kürt halkının özgürlüğü onun zerre kadar umurunda değildir. Kürt halkının kendi kaderini tayin etmesi gerektiğini ileri süren İsrail önce yetmiş yıldan fazla bir zamandır boyunduruk altında tuttuğu Filistin halkının kendi kaderini tayin etmesine imkan tanısın, ikiyüzlülükten vazgeçşin.
Hiçbir Kürt devleti ikinci İsrail olamaz!
Uzunca bir süredir Türkiye’de bazı çevreler olası bir bağımsız Kürt devletinin bölgede ikinci bir İsrail devletinin boy göstermesi anlamına geleceğini ileri sürüyorlar. Barzani gibi, Kürt hareketinin göbekten emperyalizme bağımlı bir kanadının kuracağı bir “bağımsız” devletin bile ikinci İsrail olma imkanı bulunmamaktadır. Bunun böyle olabileceğini ileri sürmek, İsrail devletinin siyonist karakterinin hiçbir şekilde anlaşılmaması ya da hafife alınması anlamına gelir. İsrail Ortadoğu’nun tek emperyalist ülkesidir ve kendi yapay sınrlarının dahi sürekli olarak ötesine yayılma ideolojisini (siyonizmle bağlantılı olarak sürekli işgal edilen topraklarda yeni Yahudi yerleşim bölgelerinin kurulması) taşıyan tek ülkesidir. Nükleer silahlara sahip tek Ortadoğu ülkesidir ve bir süredir yaşadığı büyük ekonomik krize rağmen “ileri teknolojik üretim” yapabilmektedir. Barzani’nin kuracağı bir Kürt devleti ise ancak parçalanan Yugoslavya’nın Bosna Hersek gibi bir ülkesi olabilir, fazlası değil. Son tahlilde, bugüne kadar yaptıkları yarın yapacaklarının teminatıdır: Emperyalist şirketlere petrolünü çevresindeki ülkelere sattığından daha ucuza satmak! Her kim ki buradan bir ikinci İsrail çıkacağını söylüyorsa ya kendini ya da bölge halklarını kandırıyordur. Yani yalan söylüyordur!
Olası bir Kürt devleti emperyalizm tarafından İran’a karşı kullanılmak istenecektir
Olası bir Kürt devleti İsrail’in yanı sıra ABD emperyalizmi tarafından esas olarak uzun vadede İran’a karşı kullanılmak istenecektir. ABD emperyalizmin saldırgan savaş politikası önce Suriye, ardından İran ve en nihayetinde Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya’yı doğrudan emperyalist dünya pazarına kendi denetiminde sokmayı amaçlıyor. Bunun için elinden gelen her şeyi yapacak, daha şimdiden yıllık savunma bütçesini 700 milyar Dolara yükseltti ve donanmasının yüzde 60’ından fazlasını da Uzakdoğu’ya sevk etmiş bulunuyor. Tabii ki bu bağlamda olası bir Kürt devletini de başta İran’a karşı kullanmak isteyecektir. Bu noktada kendini kullandırtıp kullandırtmamak doğrudan Kürt halkının tercihi olacaktır. Her halk kendi geleceğini kendisi belirlemek durumundadır. Bu noktada Kürdistan’ın Marksistlerinin görevi kendi halklarını gerçek bağımsızlık konusunda uyarmak ve emperyalist maceralara kapılmayacak bir iktidar kurmaya teşvik etmektir.
Peki böyle bir Kürt devletinden korku neden?
Kuşkusuz Irak Kürdistanı’nın dışındaki ülkelerde de Kürt halkı yaşıyor. Irak Kürdistan’ında kurulacak bir Kürt devletinin – ne kadar yapay olursa olsun- Irak dışındaki Kürtler için de bir cazibe merkezi olacağı aşikardır. Kimse Kürt halkının yüz yıllık bu özlemine burun kıvıramaz. Burada yapılması gereken, böyle bir cazibe merkezini derhal “düşman” ilan etmeden kendi topraklarında yaşayan Kürt halkı için yaşadıkları toprakların daha büyük bir cazibe merkezi haline getirilmesinden başka bir şey olamaz. Yani burada yaşayan Kürt halkına Irak’taki Kürt devletinin sunacağından çok daha fazla demokrasi, çok daha fazla özgürlük sunmak. Bunun yolu da kısa vadede OHAL uygulamalarının ve KHK’ların kaldırılmasından, tutuklu HDP milletvekilleriyle Belediye Başkanlarının derhal serbest bırakılmasından, Kürt halkını ikinci sınıf vatandaş gibi gören uygulamalara son verilmesinden geçiyor. Yüzde 10 barajının sıfırlandığı bir seçimle egemen bir kurucu meclisin Kürt kanadının oluşarak bu halkın kendi kaderini tayin etmesinin sağlanmasından geçiyor. Vesayetçi Başkanlık sistemine karşı parlamenter demokrasinin bütün kurumlarıyla işleyeceği bir siyasal demokrasi ortamının mücadeleyle yaratılmasından geçiyor. Neden Barzani referandumundan korkuluyor? Çünkü Kürt halkına karşı bügüne kadar yapılan uygulamaların sonuçlarından korkulduğu için. O zaman öncelikli olarak bu referanduma karşı çıkmaktansa bugüne kadar yapılan uygulamaları tersine çevirmek, yani Kürt halkına yukarıda çerçevesini çizdiğimiz siyasal demokrasi ortamında pozitif ayrımcılık uygulamak en demokratik çözüm yoludur.